Şah İbrahim Veli Ocağı’nın Kurucusu Üzerine
Şah İbrahim Veli Ocağı’nın Kurucusu Üzerine Yeni Bilgiler
Bundan otuz üç yıl önce köyümüz Ballıkaya ile ilgi derleme ve araştırma çalışmasına başladım ve 1989 yılına kadar oldukça derleme yaptım. Ancak en büyük eksiğim tarihsel konularla ilgili idi. Bundan dolayıdır ki bunca zaman yeni bilgi ve belgelerin ortaya çıkması bekledim.
Tarihte yer alan olaylar ve kişiler ile ilgili sağlıklı bilgilerin ortaya çıkmasında elbette ki araştırma ve belgenin önemi büyüktür. İşte Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Namıq Musalı’nın, “Şeyh İbrahim Safevî Döneminde Erdebil Tekkesi” adlı makalesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Merkezi dört ayda bir yayınlanan Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi’nin Kış 2016 sayısında (Sayı 80) yer aldı. Bu makale de daha önce yayınlanan belgeler gibi benim için yeni bir kaynak oluşturdu.
Konu ile ilgilenenler için derginin 22. sayfasındaki paragrafta köyümüz Ballıkaya ile ilgili değerlendirmeyi (Hekimhan’a bağlı olan köyümüz yine Arguvan’a bağlı olarak yazılmış) ve 9 numaralı dipnottaki açıklamayı sunuyorum.
***
Bazı araştırmalarda, Malatya’nın Arguvan ilçesindeki Ballıkaya (Mezirme) köyünde bulunan Şah İbrahim Veli Ocağı’nın kurucusunun Şeyh İbrahim Safevî olduğu öne sürülmüştür (Koçak, 2004: 63-118; Yalçın ve Yılmaz, 2004: 11-62). Fakat bir başka görüşe göre, Malatya’daki ocağın kurucusu olan Şeyh İbrahim XIII. yüzyılda yaşamıştır ve onun Şeyh İbrahim Safevî ile özdeşleştirilmesi doğru değildir (Aksüt, 2014: 55,79)
(9) Her iki görüş için bkz.: Aytaş, 2011: 21-28; Yıldız, 2012: 129-130. Makalemizin ana konusunu teşkil etmediği için üzerinde fazla durmasak bile, Şeyh İbrahim Safevî ile Şah İbrahim Ocağı kurucusunun aynı kişi olduğunu zannedenlerin açıklamalarında çelişkilerin ve hataların olduğunu ifade etmek isteriz. Örneğin Y. Koçak, kendi makalesinde Şah İbrahim’in oğullarının isimlerini zikretmekte ve bunların Anadolu’nun farklı bölgelerine yerleştiklerini belirtmektedir. Oysaki onun makalesinde yer alan bu oğulların isimleri, Şeyh İbrahim Safevî’nin oğullarının isimleriyle bağdaşmamaktadır. Ayrıca, yine aynı yazar hiçbir kaynağa dayanmadan, Şah İbrahim’in 1365’te doğduğunu iddia etmektedir. Ancak Hoca Ali’nin yaklaşık 1371’de doğduğu belli olduğu için (bkz.: Azamat, 95: 279), onun oğlu olan Şeyh İbrahim’in bu tarihten altı sene önce doğmuş olması kesinlikle mümkün değildir. Şah İbrahim Ocağı kurucusunun Safevî soyundan geldiğine ve Şeyh İbrahim ile aynı kişi olduğuna dair önce A. Yalçın ve H. Yıldız, daha sonra ise G. Aytaş tarafından yayınlanmış olan belgelere gelince, XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında Erdebil’deki vakıf mütevellisinden alınmış olan bu belgelerin XV. yüzyılın tarihini aydınlatmak açısından ne kadar güvenilir kaynak oldukları konusunda şüphelerimiz vardır. Nitekim gerek Şeyh Safi Türbesi arşivinde, gerekse de Safevî kaynaklarında Şah İbrahim Ocağı’nın Şeyh İbrahim Safevî ile kan bağının bulunduğuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Acaba vakıf mütevellisi bu vesikaları tertip ederken neyi esas almıştır?
Safevî şeceresiyle ilgili dikkat çekici yanlışlıkların görüldüğü bu şecerelerde Şah İbrahim Ocağı, Şeyh İbrahim Safevî’nin oğlu olduğu iddia edilen Tursun aracılığıyla Safevî hanedanı nesebine bağlanmaktadır (Aytaş, 2011: 102, 104, 133, 137). Oysaki Şeyh İbrahim Safevî’nin Tursun isimli bir oğlu olmamıştır. XX. yüzyıl başlarında Kerbela’daki Hz. Abbas Dergâhı’ndan alınmış olan şecerelerde de yine Safevî şeceresi yanlış bir biçimde aktarılmakta ve bu kez Şah İbrahim Ocağı, I. Şah Abbas’ın oğlu Şah Veli vasıtasıyla Safevî hanedanıyla ilişkilendirilmektedir (Aytaş, 2011: 102, 104, 133, 137). Hâlbuki I. Şah Abbas’ın Şah Veli isimli oğlu yoktur (bkz.: Aydoğmuşoğlu, 2011: 276). Hem de sözü geçen ocağın Şah Abbas’tan daha önce var olduğu da bir gerçektir. Söz konusu belgelerin transkripsiyonunda, özellikle de Farsça kelimelerin çevirisi sırasında anlamı etkileyen hataların olduğu görülmektedir.
Tarihte yer alan olaylar ve kişiler ile ilgili sağlıklı bilgilerin ortaya çıkmasında elbette ki araştırma ve belgenin önemi büyüktür. İşte Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Namıq Musalı’nın, “Şeyh İbrahim Safevî Döneminde Erdebil Tekkesi” adlı makalesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Merkezi dört ayda bir yayınlanan Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi’nin Kış 2016 sayısında (Sayı 80) yer aldı. Bu makale de daha önce yayınlanan belgeler gibi benim için yeni bir kaynak oluşturdu.
Konu ile ilgilenenler için derginin 22. sayfasındaki paragrafta köyümüz Ballıkaya ile ilgili değerlendirmeyi (Hekimhan’a bağlı olan köyümüz yine Arguvan’a bağlı olarak yazılmış) ve 9 numaralı dipnottaki açıklamayı sunuyorum.
***
Bazı araştırmalarda, Malatya’nın Arguvan ilçesindeki Ballıkaya (Mezirme) köyünde bulunan Şah İbrahim Veli Ocağı’nın kurucusunun Şeyh İbrahim Safevî olduğu öne sürülmüştür (Koçak, 2004: 63-118; Yalçın ve Yılmaz, 2004: 11-62). Fakat bir başka görüşe göre, Malatya’daki ocağın kurucusu olan Şeyh İbrahim XIII. yüzyılda yaşamıştır ve onun Şeyh İbrahim Safevî ile özdeşleştirilmesi doğru değildir (Aksüt, 2014: 55,79)
(9) Her iki görüş için bkz.: Aytaş, 2011: 21-28; Yıldız, 2012: 129-130. Makalemizin ana konusunu teşkil etmediği için üzerinde fazla durmasak bile, Şeyh İbrahim Safevî ile Şah İbrahim Ocağı kurucusunun aynı kişi olduğunu zannedenlerin açıklamalarında çelişkilerin ve hataların olduğunu ifade etmek isteriz. Örneğin Y. Koçak, kendi makalesinde Şah İbrahim’in oğullarının isimlerini zikretmekte ve bunların Anadolu’nun farklı bölgelerine yerleştiklerini belirtmektedir. Oysaki onun makalesinde yer alan bu oğulların isimleri, Şeyh İbrahim Safevî’nin oğullarının isimleriyle bağdaşmamaktadır. Ayrıca, yine aynı yazar hiçbir kaynağa dayanmadan, Şah İbrahim’in 1365’te doğduğunu iddia etmektedir. Ancak Hoca Ali’nin yaklaşık 1371’de doğduğu belli olduğu için (bkz.: Azamat, 95: 279), onun oğlu olan Şeyh İbrahim’in bu tarihten altı sene önce doğmuş olması kesinlikle mümkün değildir. Şah İbrahim Ocağı kurucusunun Safevî soyundan geldiğine ve Şeyh İbrahim ile aynı kişi olduğuna dair önce A. Yalçın ve H. Yıldız, daha sonra ise G. Aytaş tarafından yayınlanmış olan belgelere gelince, XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında Erdebil’deki vakıf mütevellisinden alınmış olan bu belgelerin XV. yüzyılın tarihini aydınlatmak açısından ne kadar güvenilir kaynak oldukları konusunda şüphelerimiz vardır. Nitekim gerek Şeyh Safi Türbesi arşivinde, gerekse de Safevî kaynaklarında Şah İbrahim Ocağı’nın Şeyh İbrahim Safevî ile kan bağının bulunduğuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Acaba vakıf mütevellisi bu vesikaları tertip ederken neyi esas almıştır?
Safevî şeceresiyle ilgili dikkat çekici yanlışlıkların görüldüğü bu şecerelerde Şah İbrahim Ocağı, Şeyh İbrahim Safevî’nin oğlu olduğu iddia edilen Tursun aracılığıyla Safevî hanedanı nesebine bağlanmaktadır (Aytaş, 2011: 102, 104, 133, 137). Oysaki Şeyh İbrahim Safevî’nin Tursun isimli bir oğlu olmamıştır. XX. yüzyıl başlarında Kerbela’daki Hz. Abbas Dergâhı’ndan alınmış olan şecerelerde de yine Safevî şeceresi yanlış bir biçimde aktarılmakta ve bu kez Şah İbrahim Ocağı, I. Şah Abbas’ın oğlu Şah Veli vasıtasıyla Safevî hanedanıyla ilişkilendirilmektedir (Aytaş, 2011: 102, 104, 133, 137). Hâlbuki I. Şah Abbas’ın Şah Veli isimli oğlu yoktur (bkz.: Aydoğmuşoğlu, 2011: 276). Hem de sözü geçen ocağın Şah Abbas’tan daha önce var olduğu da bir gerçektir. Söz konusu belgelerin transkripsiyonunda, özellikle de Farsça kelimelerin çevirisi sırasında anlamı etkileyen hataların olduğu görülmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder