Ballıkaya'da Antepfıstığı

Ballıkaya'da Antepfıstığı

Babam değişik bir şeyler yapmak isterdi genellikle. 60'lı yıllarda gaz tenekesinden soba, boru, mangal, ateş küreği (eğiş), oluk gibi şeyler yapardı. Köylerde genel gereksinimlerden olan keser, çapa, kazma, balta, kürek, bel, tırmık, dirgen gibi aletlerin saplarını, sap taşımada kullanılan şahra ile kara saban, marangozluk işlerinin hemen hepsini yapardı. İyi bir duvar ustası ve taş yontucusuydu.

Güzel bir el yazısı vardı, resim yapar, şiir yazar, bir zamanlar bağlama çalardı. Ellili yılların sonlarında dayım İbrahim Erol ile birlikte eski yazıyı öğrenmişlerdi. Uzun kış gecelerinde Cümenin Oğlu Yusuf’un evinde Syret-i Nebi ve Battagazi’yi eski yazıdan okuyan Hüseyin Yıldırım’ı dinlendirirdi bazen.

Filozof gibi söylemleri olan ebemin (annesi Satı Özerol) anlatımlarını ve sözlerini de bazen aktarırdı. Galiba çok yönlü yeteneklerini ebemden almıştı.

1983 yılında Kamışlıkol’da susuzda kayısı yetiştirmeye başladı ve bu 30 yıl sürdü. Köyde galiba ilk pancar motoru da alan oydu…

 

Babamın kırsal alanda yaşayan, toprak ve bitki ile ilgilenenler için Ballıkaya’da sakız ağacı dikme ve Antepfıstığı aşılama öyküsünü anlatmak istiyorum.

 

1986-1987 yıllarında Ballıkaya köylüleri yeni yerleşim yerine taşındığında biz de taşındık. 400 metrekarelik ev ve arsanın bulunduğu yerde herkes kendine göre çeşitli ağaçlar yetiştirmeye başladı. Babam ise farklı bir ağaç dikti; sakız…

Sakız fidanını İğdir köyünün Eskiköy yöresinden ya da Salıcık köyünden getirmişti. Bazı yerlerde çitlembik, çedene, çetemik gibi adlarla tanınan sakız ağacına Antepfıstığı aşılanıyordu.

1.600'e yakın rakımlı Ballıkaya’da Antep fıstığı aşılamak için beş kilometre güneydeki 1200 rakamlı Başkavak köyünden sürgün getirmek gerekiyordu. Bir gün akrabalarımızdan İmam Çelik'e harçlık verip aşı getirtmiş, sakız ağacın aşılamış, aşı tutmuş, güzel de sürgünler vermişti.

Babam aynı zamanda iyi bir aşıcıydı. Ben de ondan öğrendim ve okul yıllarımda çok aşı vurdum.

Sakız ağacı gelen baharda yaprak açmış, ancak aşılı dallar açmamış. Babam da kurudu düşüncesiyle kesmiş. Aşı için uygun zaman Haziran olduğundan İmam’ı Başkavak’a gönderdi. Yaz dönemiydi be köydeydim. Yeniden yaptığı aşılar tuttu ve gelen baharda da Antep fıstığının farklı yaprakları sakızın dallarında boyatmaya başladı. Yan tarafında da  Abuseyif Öztürk’ün Kayadibi’ndeki bahçesinden getirip diktiği fındık ağacı vardı. Yani fıstık ve fındık ağaçları yan yanaydı. Evimizin güneyinde bulunan bu ağaçlardan başka bir dut ve bir ceviz ağacı da vardı.

Urfa'da dokuz yıl (1972-1981) görev yaptığım için Antepfıstığı hakkında bilgi edinmiştim. Normalinde bir Antepfıstığı sekiz-on yıl içinde tam anlamıyla meyve vermeye başlıyordu. Ballıkaya’nın rakımının 1600 olduğu hesaba katıldığında belki daha uzun bir zaman gerekebilirdi.

Antepfıstığı ağacının güneye bakan yamaçlarda olması ve iyi Güneş alması, kuzey rüzgârından etkilenmemesi gerekiyordu. Evimiz de güneye meyilli olan yerleşim yerinde ve de alt başlarda bulunuyordu. Ağaç da evin duldasındaydı.

Derken sakızın Antepfıstığı aşılı dalları meyveye durdu. Yanı kırmızı meyveler çok güzel görünüyordu ama içleri dolmuyordu. Açıp baktığımızda büzülmüş bir yapı ile karşılaşıyorduk.

Başkavak köyünden Halit Takmaz ile görüştüm, erkek aşı yapılması gerektiğini belirtti. Erkek aşı tozlaşmayı sağlıyormuş…

“Haziranda haber ver, gelip aşı yapayım” dedi. Öylece kaldı ve Ekimde ağacın meyveyi doldurduğunu gördük. 2017 ya da 2018 olsa gerek... Babamla konuştum, “Yusuf Hoca bahçesine Antepfıstığı dikmişti, ondan almıştır” dedi.

Halit Takmaz’ı yeniden arayıp durumu anlattım, “O zaman aşıya gerek yok, orada alır zaten” dedi

O gün bugündür babamın sakız ağacının Antep fıstığı dalları meyve veriyor. Yani biraz geç olsa da Ballıkaya da ilk Antep fıstığı ürün vermesini sürdürüyor.




Yorumlar

Popüler Yayınlar