Dededen Toruna Uzanan Sanat

















DEDEDEN TORUNA UZANAN SANAT

Süleyman ÖZEROL


1991 yazında doğup büyüdüğüm Ballıkaya köyüne gitmiştim. 10 Temmuz günü Kariseynin Süleyman’ın evinin önündeki sekide oturan Âşık Yusuf’u gördüm. Elinde bastonu, başında fötr şapkası, bembeyaz saçları, kaşları, kirpikleri ve bıyığı, düzenli giyimiyle oturdukları sekide yanındakilerle konuşuyordu. Yaklaşıp yanına oturdum, hal hatır ettik ve bir sure konuştuk. Derken çevremizdekiler dağıldı ve konuyu getirip “âşıklığa” dayandırdık. Yer yer sorularımla özgeçmişini ve âşıklıkla ilgili anılarını anlatmasını sağladım ve anlattıklarını hemen kaleme aldım. 1994 yılında Ankara’da yaşama veda ettikten sonra bazı değişiklikleri de katarak düzenleyip, 17 Kasım 1995 tarihinde son biçimini verdim. Mustafa Başaran ile ilgili yaşamöyküsünü 2002, Hüseyin Başaran’ın yaşamöyküsünü ise 2007 yılında düzenledim. Dededen toruna suren sanatın üç kuşağını bir arada sunuyor; Âşık Yusuf ve Mustafa Başaran’a rahmetler, Hüseyin Başaran’a sağlıklı günler diliyorum.


   Dede: Âşık Yusuf Başaran

1316 (1900) yılında Ballıkaya’da doğmuştur. Babasının adı Mustafa, anasının adı Fatma’dır. Beş yaşında ailesi ile birlikte Sivas ili Kangal ilçesi Mamaş (Soğukpınar) köyüne göçtüğünde oradaki halk ozanlarına ilgi duyar. 10-12 yaşlarında iken Vahap Efendi, Kurt Veli, Âşık Süleyman ve Aşık Hasan’ın yanında bulunarak saz çalmayı öğrenir. 1924 yılında köyüne döner. Ancak, Mamaş’la bağını kesmez. Hatayi, Yemini, Fuzuli, Kul himmet, Dertli ve daha birçok halk ozanının deyişlerini çalıp söyler. Özellikle tekke müziği (deyiş-duvaz imam) konusunda kendisini yetiştirir. Sivas ve Malatya’nın birçok köyünde İmam Dede (Şahin) ile zakirlik yapar. 1968 yılında İmam Dede ölünce buyuk oğlu Mustafa Başaran ile 20 yıla yakın bir zaman birlikte zakirlik yaparlar.
Ballıkaya’da eski yerleşim yerindeki evinin duvarında her zaman iki üç saz asılı dururdu ve bunları genellikle kendisi yapardı. 12 perdeli bağlamayı kendine özgü bir bicimde seslendirirdi. 1938 sonbaharında plak doldurmak için İstanbul’a gider. 10 Temmuz 1991 tarihinde kendisi ile yaptığım söyleşide, dört deyişle iki plak doldurduğunu belirtti.
Ruhi Su, 1974 ve 1978 yıllarında Ballıkaya’da derlemeler yapar. “Semahlar” uzunçalarında yer alan semah deyişlerinin altısı ve sondaki dua (gülbank) Ballıkaya’dan derlenmiştir. Uzunçaların kapağında Ruhi Su’nun şu notu vardır:
“Semahları derlerken bilgileri benden esirgemeyen Yusuf Dedeye, onun oğlu Mustafa Dedeye ve Malatya’nın Ballıkaya koyu erenlerine, Antalya’nın Akcainiş ve Tekke koyu erenlerine teşekkür etmeyi bir borç bilirim.”
Geleneği sürdüren Mustafa Başaran’ın çocukları yetmişli yıllarda Ruhi Su-Dostlar Korosu’nda yer almışlar, en büyük oğlu Hüseyin Başaran’ın kaset ve kitap (şiir) çalışmaları olmuş, hala İstanbul’da etkinliklerini sürdürmektedir. Erkek ve kız cocuklarından birçok torunu da çalıp çağırmaktadır. Hekimhan İğdir köyünden Hacı Şahin, Başkavak Köyünden Murtaza Takmaz, Arguvan Halpuz (Dolaylı)’dan Muharrem Yazıcıoğlu ve daha birçok aşık, Aşık Yusuf’tan geleneği devralan ve onun izini suren aşıklardandır.
Kışları Ankara ve İstanbul’da çocuklarının ve torunlarının yanında, diğer zamanlarını Ballıkaya’da geçirmekte olan Aşık Yusuf Başaran, 1994 yılında Ankara’da vefat etmiştir.

Baba: Âşık Mustafa Başaran

1930 yılında Hekimhan’ın Ballıkaya köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Babası Âşık Yusuf’tan bağlama çalmasını öğrendi. Onunla birlikte cemlerde zakirlik yaptı. Diğer yandan çiftçiliğini sürdürdü.
Arguvan’ın Çavuş, Kızık, Halpuz ve daha birçok köylerinde, Pütürge’nin Kozluk ve Hüsükuşağı köylerinde, Denizli’nin Dereçiftlik köyünde, İstanbul’da çeşitli yerlerdeki cemlerde, Abdal Musa kurbanı ve cemlerinde Almanya’da cemlerde zakirlik yapar. Köyde son ceme kadar (altmışlı yılların sonlarına doğru) yıllarca babası Âşık Yusuf ile birlikte zakirlik yaparlar. Pir Sultan, Hatayi, Kul Himmet, Nesimi, Dertli, Agahi, Âşık Veli, Ruhsati, Âşık Sadık, Esiri, Karacaoğlan, Seyrani, gibi âşıkların deyiş ve duvazimamlarını çalıp söyler. Mustafa Kocaman’dan da Arapça öğrenir. Güzel konuşması, davranışlarında çok düzenli ve titiz oluşu nedeniyle Arguvan’ın Çavuş köyünde kendisini “Kibar Dede” diye andıkları belirtilir.
Ruhi Su, Ballıkaya’ya gelişlerinde hem de İstanbul’da Başaran ailesinden derlemeler yapar. Deyiş-duvazimamları Aşık Yusuf ve Mustafa Başaran’dan derlemiş, Pir Sultan, Semahlar, Deyişler-Türküler uzunçalarlarında yer vermiştir. TRT İstanbul Radyosunda kaset kaydı yapılmış ve belgeliklere konulmuştur. Ballıkaya, İstanbul ve Almanya’da cemlere, televizyonlarda programlara katılmış; çeşitli tarihlerde kaydedilmiş çok sayıda ses ve görüntülü kaseti vardır.
Sümeyra, Mustafa Başaran’dan aldığı, “Aşkın ateşine yanmayan âşık” adlı deyişi okumuş; deyiş daha sonra Hasan Yükselir tarafından kasete okunmuş, kayıtlarda kaynak kişi olarak gösterilmemiştir. “Beni ağlatırsan yoluna ağlat” Ruhi Su tarafından okunduğu gibi başka bir sanatçı tarafından da okunmuştur.
2002 yılında Alevi geleneklerinden Cem törenini kapsayan “Alevi Ceminde 12 Hizmet” adlı kitabı yayınlanmıştır.Babası Âşık Yusuf ile birlikte bağlama çalıp söylemeleriyle çocukları, yeğenleri ve torunları başta olmak üzere aile ve yakın çevresini etkilemişlerdir. İşte yakın çevresinden olanlardan bazıları;
Hüseyin Başaran, Selahattin Başaran, Yusuf Başaran (Çocukları), Nurettin Erol, Nurullah Erol, Necdet Başaran, (Yeğenleri) Ufuk Erol (Nurullah’ın Oğlu)...
2003 baharında felç geçirerek rahatsız olan Mustafa Başaran yazları Ballıkaya’da, kışları İstanbul’da-Ankara’da çocuklarının yanında kalmakta iken, 13 Ağustos 2011 günü Ballıkaya’da 14.30 sıralarında aramızdan ayrıldı.

Torun: Hüseyin Başaran

7 Mayıs 1950 tarihinde Hekimhan’ın Ballıkaya köyünde doğdu. İlkokulu Ballıkaya’da, öğretmen okulunu Diyarbakır’da (Dicle İlköğretmen Okulu) okudu. Van, Hatay, İstanbul’da öğretmenlik yaptı.
Şiir yazmaya ilkokul dördüncü sınıfta başladı. Sevda ağırlıklı olmak üzere her konuda şiiri var. Şiir dili ve yapısı konusunda Sevim Kahyaoğlu (Edebiyat Öğretmeni) ve Cihat Demirel (Yapımcı-Şair) kendisine yardımcı oldu. Altmışlı yetmişli yıllarda yazdığı olculu şiirlerinde, kendisinin aldığı Devrimi takma adını kullandı. Şiirleri Dil Dergisinde yayınlandı (1992-1995). 1976 yılında Sıcak Güneş adlı şiir kitabını bastırdı. Başaran, şiirlerini bağlaması ile çalıp söyleyerek seslendirdi; ses kaseti Zeki Göker’in, “Yeniden Doğarız Ölümlerde” adlı oyununun müziği olarak kullanıldı, ancak bir sure şiirden uzak kaldı.Dedesinden ve babasından bağlama, öğretmen okulunda flüt, eğitim enstitüsü müzik bölümünde piyano çalmasını öğrendi. Ancak piyano çalmasını daha sonra ilgilenmediğinden unuttu. Radyo ve televizyon programları ile konserlerde çalıp söyledi. Bağlamaya, özellikle de dede sazına ağırlık vererek kendi yapıtları dışında dedesi ve babasının çalıp söylediği yapıtları seslendirmeye başladı. Hollanda, İsviçre, Yunanistan, Almanya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde sahneye cıktı. 1995 yılında kaset doldurdu. Şiirin yanında öykü de yazan Başaran, hat sanatı ve taşıl (fosil) koleksiyonculuğu ile ilgilenmektedir. Yerel söz ve deyimlere önem vermekte, edebiyat, sanat ve yaşamla ilgili güzel söz ve yazıları bir araya toplamaktadır.
“Sıcak Güneş” kitabında “Ballıkaya“ adıyla yer alan ve çevrede “Bizim Köy” olarak tanınan şiir türküsü Ballıkaya’yı yetmişli yıllarda tanıtan güzel bir şiiridir.
Yaşamını İstanbul’da sürdürmekte, televizyonlarda halk müziği ile ilgili programlara katılmaktadır. Şiirlerini topladığı Kehribar Sözcükler, Ballıkaya’da iz bırakan kişileri-tipleri anlattığı “Mezirme’de Eskimeyen Yüzler” adlı çalışmalarını kitap bütünlüğünde hazırlamaktadır.


Süleyman ÖZEROL: "Dededen Toruna Uzanan Sanat", Arguvan Olgusu, Sayı 30, Kasım 2011, s. 24-25

Yorumlar

  1. Büyük bir keyifle yazıyı okudum.Var olasın.Bu gibi kayıtlar Aşıklık Geleneği “ arşiv tarihine önemli Notlar olarak da düşülmüş oluyor.
    Hüseyin Şahin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar