Ballıkayalı Öğretmenlerden Mustafa Arı
Ballıkayalı Öğretmenlerden
“Okula Bir Kurban Verdim Sayarım”
Yıl 1966, meslekte dördüncü yılım, Hekimhan Dikenli köyünde görevliyim.
Yedi mahalleden oluşan köyde okul binası yok. Yeri belirlemek ve düzenlemek de benim işim olacak. Evliyim, oturmak için yer gerek, birleştirilmiş beş sınıfta seksen öğrencim var ve de ders yapacak yer gerek…
Kendime göre mahallelerden birinde bir ev buldum. İki odası ve bir ara salonu vardı. Odanın birini sınıf olarak, diğerini de ev olarak kullanmaya karar verdim.
Öğretim yılı başladı, zor da olsa çocukların devamını sağladım. Normal öğretim yapıyorduk, çocuklar öğlen saatlerini de okulda geçiriyorlar, evlerinden getirdikleri yiyecekler ile yetiniyorlardı.
Ders sırasında kendi aralarında konuşan Hasan Dönmez ve Mehmet Dönmez’e kızdım. Teneffüste ikisi de yanıma geldiler ve “Öğretmenim sizi üzdük, bize kızdınız” diyerek özür dilediler. Gönüllerini almayı düşündüm.
Öğlen saati idi, toprak binanın üzerine kum serip loğ çekmek için Mehmet Dönmez ve Hasan Dönmez’i de yanıma alıp dama çıktım. Diğer örencileri de herhangi bir tehlikeye karşı binadan uzaklaştırdım. Bir süre loğlama yaptıktan sonra işi ikisine bıraktım. Bir süre sonra ip elinden kayınca Hasan damdan aşağı uçarcasına düştü. Kucağıma alıp kalp masajı yaptım, ağzına limon suyu damlattım, ayıktı.
Köylüler toplandı, babası da geldi. Ambulansa haber verildi ama o da ancak köyün bir saat uzağına kadar gelebildi. Çünkü yol oraya kadar yapılmıştı, görev yaptığım yere çıkamadı.
Hasan’ın babası yanıma geldi, “Öğretmenim, üzülme, Hasan’ı çok seviyorum, inşallah bir şey olmaz. Olursa da okula bir kurban verdim sayarım” dedi.
Hasan doktora götürüldü, tedavi sonrası iyi oldu ve gelip okula devam etti. Daha sonra liseyi bitirdi, İkinci Ordu Komutanlığında, yani Malatya’da memur olarak görev yaptı ve de buradan emekli oldu.
O yıllar ülkenin en verimli yılları idi. Öğrenci okuluna bağlı, öğretmene saygılı idi. Veli çocuğundan gelecek bekliyordu. “Öğretmenim, okulum, çocuğum” diyordu. Ancak devletin hizmet eksikleri vardı…
Sözünüzden Güç Aldım
Yıl 1975, Eskimalatya Gazi İlkokulunda beşinci sınıf öğretmeni olarak görev yapıyordum.
Öğrencilerimden Dursun Kaplan hastalanmış, okula gelmiyordu. Üçüncü gün babası okula geldi. “Öğretmenim, Dursun hasta oldu ama sizi ve arkadaşlarını da özledi. İsterseniz rapor alayım” dedi. Devamsızlığa sayılmaması ve derslerden geriş kalmaması için rapor almak istiyordu. Rapora gerek olmadığını söyledim. Başarılı bir öğrenci idi...
Bir gün de, “Dursun ileride ne olabilir?” diye sordu. Öğretmenin şimdiden buna bir hüküm vermesi yanlış olurdu ama oldukça ısrar edince, “İyi bir matematik öğretmeni olur” dedim.
Aradan yıllar geçti, bir bahar günü Orduzu Pınarbaşı’nda hanım ile çay içerken bir ailenin bizi doğrulayarak geldiğini gördüm. Geldiler, selam verdiler, ellerimizi öptüler. Geç de olsa tanıdım; Dursun Kaplan idi…
Hastalandığı günü anımsattı. “Babama ‘Matematik öğretmeni olur’ demiştiniz, öğretmenin o sözünüzden güç aldım, Konya Selçuk Üniversitesi Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Eşimle de üniversitede tanıştım. O da matematik öğretmeni. Bu öğretmenime yetmez dedim, İnönü Üniversitesinde Matematik Bölümünde yüksek lisans yapıyorum. Yıllardır sizi arıyordum” dedi. Duygulandı, ağladı. Hanım ve ben de duygulandık…
Ailelerin, çevrenin, milli eğitim politikalarının payı elbette ki büyük ama kuşaklar gerçekten öğretmenin eseridir.
Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Saplıklı kuşaklar yetişmesi de dileğimizdir.
Yıl Sonu Etkinliğinde Türkülü Açılış
Yıl 1998, Malatya’da Fatih İlkokulunda görev yapıyordum. Öğretim yılı sonu etkinlikleri gerçekleştirilecekti. Okulumuzun Türkçe öğretmeni Emin Önen öncülüğünde piyes, gösteri, yarışma, şiir ve benzeri etkinlikler ile Halk Eğitim Merkezi Salonunda halka bir sunum gecesi yapılacaktı.
Sunumdan bir gün önce, Emin önen halk türküleri eşliğinde bir açılış yapmamı istedi. “Yakınım, öğretmen Süleyman Özerol, Arguvan halk türkülerini bağlaması ile çalıp söyleyebilir” diye düşündüm. Kendisine rica ettim, ricamı kırmadı ve bağlaması ile Halk Eğitim Merkezi Salonuna geldi.
Tıklım tıklım dolu olan salonun ışıkları karartılmış, sahne ise loş ışıklı idi. Gurbette kalmış, sıla özlemi çeken, burukluk içinde birisi rolüne bürünerek, “Ricam olacak, ‘Yeri Felek Yeri” türküsü ile özlem giderelim” dedim. Süleyman öğretmenim bağlaması ile giriş yaparak çalıp söylemeye başladı.
Hele sorun hele gurbet neyime
Yeri felek evin barkın yıkıla
Gurbetin kazancı benim neyime
Yeri felek evin barkın yıkıla
Hiçbir yere sığmaz şu garip başım
Hayli ilerledi çileli yaşım
Zehir zıkkım oldu bir lokma aşım
Yeri felek evin barkın yıkıla
Alkışlar salonu çınlatırken Süleyman Öğretmenim yeni bir türküye başladı.
Hangi dağın ardındasın sevdiğim
O yannıya bakam bakam ağlayam
Bir mektup gönder ki gurban olduğum
Yüzlerime sürem sürem ağlayam
Son türkü ile ayrıldık programdan. Özlem bu ya; bu türkü yine meslektaşım olan Hüseyin Başaran’ın yazıp bestelediği köyümüzün türküsüydü.
Bizim köyde yağmur boran kar vardır
Avşar çayı bozbulanık sel vardır
Dermanı gizlenmiş türlü dert vardır
Dertlilere yoldaş oldu bizim köy
Ballıkaya’sından balı akmıyor
İnsanları gam yüklüdür gülmüyor
Yıllar var ki unutulmuş bilmiyor
Dertlilere yoldaş oldu bizim köy
Severler insanı canı gönülden
Beyler hiç anlamaz onun dilinden
Geçilmiyor Bozarmıt’ın yolundan
Dertlilere yoldaş oldu bizim köy
Ekinsiz tarlada susuz ovada
Ağacı kurumuş meyvesiz bağda
Yiğitler yanında haklı kavgada
Hüseyin’e yoldaş oldu bizim köy
Salonda bulunan değerli izleyicilerimiz açılışa hayran kalmış, türkülere doymuştu sanki. Uzun süre alkışladılar. Selamladık izleyicileri, alkışlarla uğurlandık. Program başlamış oldu ve sürdü…
Öğretmenliğe Veda ve Şiirim
Meslekte otuz sekiz yıl çalıştıktan sonra 1999 yılında emekli oldum. Son on beş yılım da Malatya merkezinde Fatih İlkokulunda tamamladım.
Malatya Gazi İlkokulu ve Fatih İlkokulundan o yıl emekli olan öğretmenler, 24 Kasım Öğretmenler Günü Altun Yunus Tesislerinde birlikte oldu. Yenildi, içildi, konuşmalar yapıldı, anılar anlatıldı, duygusal anlar yaşandı. Ben de şiirim ile anlatımda bulundum.
MUSTAFA ARI
2011 yılından buyana Balıklayalı köy enstitüsü ve öğretmen okulunu bitirmiş olan öğretmenler ile ilgili yaşamöyküsel bir derleme çalışması sürdürüyorum. Bu çerçevede köyümüzde 59 öğretmen olduğunu belirledim ve bunlardan elliye yakınını derledim. Mustafa Arı da derlediklerimden biri olup bu yazımda ondan söz edeceğim.
2011 yılından buyana Balıklayalı köy enstitüsü ve öğretmen okulunu bitirmiş olan öğretmenler ile ilgili yaşamöyküsel bir derleme çalışması sürdürüyorum. Bu çerçevede köyümüzde 59 öğretmen olduğunu belirledim ve bunlardan elliye yakınını derledim. Mustafa Arı da derlediklerimden biri olup bu yazımda ondan söz edeceğim.
MUSTAFA ARI
1 Temmuz 1943 tarihinde Malatya ili Hekimhan ilçesi Ballıkaya köyünde doğdu. Babası Hüseyin, annesi Elif’tir.
İlkokulu Ballıkaya, ortaokulu Hekimhan’da, öğretmen okulunu Diyarbakır Merkezde okudu. 1961-1962 öğretim yılında Kadıköy’de uygulamaya katıldı, okulda atletizm ve basketbol sporları ile ilgilendi.
Elbistan İncecik köyünde göreve başladı. 1964 yılında Sivas Kabakyazı’da askerlik yaptı, Ağrı Patnos Kubik köyüne atandı. 1966-1967 öğretim yılında Hekimhan Kurşunlu’da çalıştı.
1965 yılında Elif Yalçın hanımla evlendi.
1967-1970 yılları arasında Malatya Kale Kozluk köyünde, 1970-1983 yılları arasında Battalgazi Gazi ilkokulunda, 1983-1985 yılları arasında Malatya Merkez Ziya Gökalp İlkokulunda
1985-199 yılları arasında Malatya Merkez Fatih ilkokulunda görev yaptı ve buradan emekli oldu.
Malatya’da oturuyor ve yazları Ballıkaya’ya geliyor. 4 kız 1 erkek çocuk sahibi.
1 Temmuz 1943 tarihinde Malatya ili Hekimhan ilçesi Ballıkaya köyünde doğdu. Babası Hüseyin, annesi Elif’tir.
İlkokulu Ballıkaya, ortaokulu Hekimhan’da, öğretmen okulunu Diyarbakır Merkezde okudu. 1961-1962 öğretim yılında Kadıköy’de uygulamaya katıldı, okulda atletizm ve basketbol sporları ile ilgilendi.
Elbistan İncecik köyünde göreve başladı. 1964 yılında Sivas Kabakyazı’da askerlik yaptı, Ağrı Patnos Kubik köyüne atandı. 1966-1967 öğretim yılında Hekimhan Kurşunlu’da çalıştı.
1965 yılında Elif Yalçın hanımla evlendi.
1967-1970 yılları arasında Malatya Kale Kozluk köyünde, 1970-1983 yılları arasında Battalgazi Gazi ilkokulunda, 1983-1985 yılları arasında Malatya Merkez Ziya Gökalp İlkokulunda
1985-199 yılları arasında Malatya Merkez Fatih ilkokulunda görev yaptı ve buradan emekli oldu.
Malatya’da oturuyor ve yazları Ballıkaya’ya geliyor. 4 kız 1 erkek çocuk sahibi.
Sigaradan Çıkan Yangın
Basketbol oynanırken İğdirli Cemal Kemal Çelik’in eşofmanının cebine sigara atar, o da sigaranın farkında olamadığından soyunma odasında çıkarıp bırakır ve yangın çıkar. Durum Fehmi Hangün’e anlatılır. O da sorar, itiraf ederler, ikisini de feci bir biçimde döver, hastaneye yatırılırlar. Yanlarına gittim. Doktor geldi, ifade alıyor. Fehmi Hangün geldi, “Her şeyi olduğu gibi anlatacaksın, benim dövdüğümü ve de neden dövdüğümü de. Yanlış ifade verme sakın” dedi.
“Okula Bir Kurban Verdim Sayarım”
Yıl 1966, meslekte dördüncü yılım, Hekimhan Dikenli köyünde görevliyim.
Yedi mahalleden oluşan köyde okul binası yok. Yeri belirlemek ve düzenlemek de benim işim olacak. Evliyim, oturmak için yer gerek, birleştirilmiş beş sınıfta seksen öğrencim var ve de ders yapacak yer gerek…
Kendime göre mahallelerden birinde bir ev buldum. İki odası ve bir ara salonu vardı. Odanın birini sınıf olarak, diğerini de ev olarak kullanmaya karar verdim.
Öğretim yılı başladı, zor da olsa çocukların devamını sağladım. Normal öğretim yapıyorduk, çocuklar öğlen saatlerini de okulda geçiriyorlar, evlerinden getirdikleri yiyecekler ile yetiniyorlardı.
Ders sırasında kendi aralarında konuşan Hasan Dönmez ve Mehmet Dönmez’e kızdım. Teneffüste ikisi de yanıma geldiler ve “Öğretmenim sizi üzdük, bize kızdınız” diyerek özür dilediler. Gönüllerini almayı düşündüm.
Öğlen saati idi, toprak binanın üzerine kum serip loğ çekmek için Mehmet Dönmez ve Hasan Dönmez’i de yanıma alıp dama çıktım. Diğer örencileri de herhangi bir tehlikeye karşı binadan uzaklaştırdım. Bir süre loğlama yaptıktan sonra işi ikisine bıraktım. Bir süre sonra ip elinden kayınca Hasan damdan aşağı uçarcasına düştü. Kucağıma alıp kalp masajı yaptım, ağzına limon suyu damlattım, ayıktı.
Köylüler toplandı, babası da geldi. Ambulansa haber verildi ama o da ancak köyün bir saat uzağına kadar gelebildi. Çünkü yol oraya kadar yapılmıştı, görev yaptığım yere çıkamadı.
Hasan’ın babası yanıma geldi, “Öğretmenim, üzülme, Hasan’ı çok seviyorum, inşallah bir şey olmaz. Olursa da okula bir kurban verdim sayarım” dedi.
Hasan doktora götürüldü, tedavi sonrası iyi oldu ve gelip okula devam etti. Daha sonra liseyi bitirdi, İkinci Ordu Komutanlığında, yani Malatya’da memur olarak görev yaptı ve de buradan emekli oldu.
O yıllar ülkenin en verimli yılları idi. Öğrenci okuluna bağlı, öğretmene saygılı idi. Veli çocuğundan gelecek bekliyordu. “Öğretmenim, okulum, çocuğum” diyordu. Ancak devletin hizmet eksikleri vardı…
Sözünüzden Güç Aldım
Yıl 1975, Eskimalatya Gazi İlkokulunda beşinci sınıf öğretmeni olarak görev yapıyordum.
Öğrencilerimden Dursun Kaplan hastalanmış, okula gelmiyordu. Üçüncü gün babası okula geldi. “Öğretmenim, Dursun hasta oldu ama sizi ve arkadaşlarını da özledi. İsterseniz rapor alayım” dedi. Devamsızlığa sayılmaması ve derslerden geriş kalmaması için rapor almak istiyordu. Rapora gerek olmadığını söyledim. Başarılı bir öğrenci idi...
Bir gün de, “Dursun ileride ne olabilir?” diye sordu. Öğretmenin şimdiden buna bir hüküm vermesi yanlış olurdu ama oldukça ısrar edince, “İyi bir matematik öğretmeni olur” dedim.
Aradan yıllar geçti, bir bahar günü Orduzu Pınarbaşı’nda hanım ile çay içerken bir ailenin bizi doğrulayarak geldiğini gördüm. Geldiler, selam verdiler, ellerimizi öptüler. Geç de olsa tanıdım; Dursun Kaplan idi…
Hastalandığı günü anımsattı. “Babama ‘Matematik öğretmeni olur’ demiştiniz, öğretmenin o sözünüzden güç aldım, Konya Selçuk Üniversitesi Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Eşimle de üniversitede tanıştım. O da matematik öğretmeni. Bu öğretmenime yetmez dedim, İnönü Üniversitesinde Matematik Bölümünde yüksek lisans yapıyorum. Yıllardır sizi arıyordum” dedi. Duygulandı, ağladı. Hanım ve ben de duygulandık…
Ailelerin, çevrenin, milli eğitim politikalarının payı elbette ki büyük ama kuşaklar gerçekten öğretmenin eseridir.
Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Saplıklı kuşaklar yetişmesi de dileğimizdir.
Yıl Sonu Etkinliğinde Türkülü Açılış
Yıl 1998, Malatya’da Fatih İlkokulunda görev yapıyordum. Öğretim yılı sonu etkinlikleri gerçekleştirilecekti. Okulumuzun Türkçe öğretmeni Emin Önen öncülüğünde piyes, gösteri, yarışma, şiir ve benzeri etkinlikler ile Halk Eğitim Merkezi Salonunda halka bir sunum gecesi yapılacaktı.
Sunumdan bir gün önce, Emin önen halk türküleri eşliğinde bir açılış yapmamı istedi. “Yakınım, öğretmen Süleyman Özerol, Arguvan halk türkülerini bağlaması ile çalıp söyleyebilir” diye düşündüm. Kendisine rica ettim, ricamı kırmadı ve bağlaması ile Halk Eğitim Merkezi Salonuna geldi.
Tıklım tıklım dolu olan salonun ışıkları karartılmış, sahne ise loş ışıklı idi. Gurbette kalmış, sıla özlemi çeken, burukluk içinde birisi rolüne bürünerek, “Ricam olacak, ‘Yeri Felek Yeri” türküsü ile özlem giderelim” dedim. Süleyman öğretmenim bağlaması ile giriş yaparak çalıp söylemeye başladı.
Hele sorun hele gurbet neyime
Yeri felek evin barkın yıkıla
Gurbetin kazancı benim neyime
Yeri felek evin barkın yıkıla
Hiçbir yere sığmaz şu garip başım
Hayli ilerledi çileli yaşım
Zehir zıkkım oldu bir lokma aşım
Yeri felek evin barkın yıkıla
Alkışlar salonu çınlatırken Süleyman Öğretmenim yeni bir türküye başladı.
Hangi dağın ardındasın sevdiğim
O yannıya bakam bakam ağlayam
Bir mektup gönder ki gurban olduğum
Yüzlerime sürem sürem ağlayam
Son türkü ile ayrıldık programdan. Özlem bu ya; bu türkü yine meslektaşım olan Hüseyin Başaran’ın yazıp bestelediği köyümüzün türküsüydü.
Bizim köyde yağmur boran kar vardır
Avşar çayı bozbulanık sel vardır
Dermanı gizlenmiş türlü dert vardır
Dertlilere yoldaş oldu bizim köy
Ballıkaya’sından balı akmıyor
İnsanları gam yüklüdür gülmüyor
Yıllar var ki unutulmuş bilmiyor
Dertlilere yoldaş oldu bizim köy
Severler insanı canı gönülden
Beyler hiç anlamaz onun dilinden
Geçilmiyor Bozarmıt’ın yolundan
Dertlilere yoldaş oldu bizim köy
Ekinsiz tarlada susuz ovada
Ağacı kurumuş meyvesiz bağda
Yiğitler yanında haklı kavgada
Hüseyin’e yoldaş oldu bizim köy
Salonda bulunan değerli izleyicilerimiz açılışa hayran kalmış, türkülere doymuştu sanki. Uzun süre alkışladılar. Selamladık izleyicileri, alkışlarla uğurlandık. Program başlamış oldu ve sürdü…
Öğretmenliğe Veda ve Şiirim
Meslekte otuz sekiz yıl çalıştıktan sonra 1999 yılında emekli oldum. Son on beş yılım da Malatya merkezinde Fatih İlkokulunda tamamladım.
Malatya Gazi İlkokulu ve Fatih İlkokulundan o yıl emekli olan öğretmenler, 24 Kasım Öğretmenler Günü Altun Yunus Tesislerinde birlikte oldu. Yenildi, içildi, konuşmalar yapıldı, anılar anlatıldı, duygusal anlar yaşandı. Ben de şiirim ile anlatımda bulundum.
Öğretmenim
Sizi görüyorum,
Sizi görüyorum öğretmenim.
Kara tahta başında,
Övünçle
Güvenle
Ümit dolu
24 Kasımları süsleyen öğretmenim.
Ayrılmak mı?
Elem!
Keder!
Acı!
Yok,
Anılarımla yaşıyorum.
Albümlerde yaşıyorum.
Hayatın içindeyim
İşte böyle öğretmenim.
Sizi görüyorum,
Sizi görüyorum öğretmenim.
Kara tahta başında,
Övünçle
Güvenle
Ümit dolu
24 Kasımları süsleyen öğretmenim.
Ayrılmak mı?
Elem!
Keder!
Acı!
Yok,
Anılarımla yaşıyorum.
Albümlerde yaşıyorum.
Hayatın içindeyim
İşte böyle öğretmenim.
Yorumlar
Yorum Gönder