Hacı Ali Koç Aramızdan Ayrıldı
Hacı Ali Koç Aramızdan Ayrıldı
Köyümüz halkından Garip Koç ve Tamam Koç oğlu Hacı Ali Koç (1934), 9 Ocak 2025 Perşembe günü İstanbul'da aramızdan ayrıldı.
Cenazesi İstanbul Maltepe Cem Evinden kaldırılarak 11 Ocak 2025 Cumartesi günü Ballıkaya Mezarlığında toprağa verildi.
Hak rahmet eylesin.
Toprağı bol, devri daim olsun.
Herkese sonsuz teşekkürler...
İnayet KOÇ/Oğlu
Köyümüz halkından Garip Koç ve Tamam Koç oğlu Hacı Ali Koç (1934), 9 Ocak 2025 Perşembe günü İstanbul'da aramızdan ayrıldı.
Cenazesi İstanbul Maltepe Cem Evinden kaldırılarak 11 Ocak 2025 Cumartesi günü Ballıkaya Mezarlığında toprağa verildi.
Hak rahmet eylesin...
![]() |
Foto: Hamiyet KOÇ (Yücel) Yeğeni |
VEFAT ve TEŞEKKÜR
Babam Hacı Ali Koç'un vefatı dolayısıyla gerek İstanbul'da gerekse de köyde cenazemize katılan, arayan, soran, mesaj gönderen, destek veren, omuz veren, katkı da bulunan bütün köylülerimize, akrabalarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza, kardeşlerimize bütün Koç ailesi olarak teşekkür ediyoruz.
Babam gerçekten tam bir emekçiye yakışır bir şekilde uğurlandı.
Babam gerçekten tam bir emekçiye yakışır bir şekilde uğurlandı.
Hak rahmet eylesin.
Toprağı bol, devri daim olsun.
Herkese sonsuz teşekkürler...
İnayet KOÇ/Oğlu
12 Ocak 2025
Köyümüz Ballıkaya’nın 40'lı yılların başlarında yapılmış olan ilkokul binası kullanılmaz duruma geldiğinden birkaç yıl değişik evlerde öğrenim sürdürüldü.
İlkokula başladığımda Minnetin Damında öğrenim yapılıyordu. Üst katta yönetim ve araç gereç odası ile birinci sınıfların okuduğu dershane, alt kattaki ahır da diğer sınıfların okuduğu dershane olarak düzenlenmişti. Odunluk da odunluk olarak kullanılıyordu.
Birinci sınıfta Çolak Abidin adıyla tanınan Eğitmen Abidin Öztürk, ikinci sınıfta İpşir Güner öğretmenimdi. Üçüncü sınıfa geçtiğimde okul yeni binasına taşındı. İsmail Yıldırım öğretmenim oldu. Dördüncü ve beşinci sınıflarda da Zeynep Oktay öğretmenimdi.
Sosyal Bilgiler derslerimizde Alöğ Dede (Ali Çelik) okula çağrılır, o da Kurtuluş Savaşı ve eski anılarını anlatırdı. Yıllar sonra (1981) Kurtuluş Savaşı anılarını kendisinden derlemiştim. Alöğ Dedenin damadı Ali Hacı Ali Koç, okulun temizlik işlerini yapar, süt tozlarını pişirir ve dağıtırdı. Öğretmenlerimiz Ali Hacı Ali amcaya bazı önemli günlerde sınıfta şiirler ve marşlar söyletirdi. Özellikle Lozan'dan Bugün şiirini hiç aksatmadan, bedensel hareketlerine de katarak bir ilkokul öğrencisi gibi coşkuyla okurdu.
Lozan'dan Bugüne
Kılıçlar girdi kına, kalemler çıktı kından
Müjdeler bekliyorduk bu ikinci akından
Eski yöney değişmiş, yeni yöney Lozan’dı
Ankara’nın gür sesi ta oraya uzandı...
Meydan boğazlaşması başladı aynı hızla
Süngünün yaptığını yapıyorduk ağızla
Dün kılıç tutan el, bugün kalem tutan eldi
Kalemini İzmir’de kılıçla yontup geldi
Kuruldu yeryüzüne yeni büyük bir vatan
Ne şeyhülislam, ne saray, ne halife, ne sultan
Ne okulda çocuklar Arapça heceliyor
Ne kızların yüzünü peçeler geceliyor
Köylerde yaşayanlar, değil dünkü ölüler
Başları panamalı bakır tenli köylüler
Dün yedikleri zehir, giydikleri kefendi
Bugün her şey onların, bugün onlar efendi
Dağılmış kafalardan bürünen kara duman
Muskadan üfürükten şimdi yok, iyilik uman
Bu bitmeyen bir sevgi, sonsuz bir hürriyettir
Hep ayağa kalkalım, adı Cumhuriyet’tir.
Şiirin şairinin Yusuf Ziya Ortaç olduğu belirtilir.
İlkokulu 1966 yılında bitirdim sanırım Hacı Ali amca da bir süre sonra İstanbul'a çalışmaya gitti Yıllar Sonra da emekli oldu. Süreçte kış dönemi İstanbul'da yaz dönemi yaşamını sürdürdü.
Eşi Tamam koçu kaybetti ve bundan çok etkilendi. Çocukları (Hürriyet, Ahmet, İnayet, Hidayet) ile birlikte yaşamını sürdürdü.
Köyde beni gördüğü zaman Lozan'dan Bugüne şiirini, bir deyişi, marşlardan birinin sözlerini ya da bir duayı okurdu. Bazen ebemi (Dıdının Satı derlerdi) anımsatır, babamla emsal olduklarını söyler, otuzlu kırklı yıllardaki yoksul ve yetim çocukluklarını anlatırdı.
Babam 31 Ocak 2019 tarihinde Malatya'da aramızdan ayrıldı. 9 Ocak 2025 günü İstanbul'da yine çocuklarının yanındayken ayrıldı. Cenazesi, 11 Ocak 2025 cumartesi günü köyümüz Ballıkaya da toprağa verildi.
Hak rahmet eylesin…
Babama Dair
Babamla Emsal Olduklarını Söylerdi
Köyümüz Ballıkaya’nın 40'lı yılların başlarında yapılmış olan ilkokul binası kullanılmaz duruma geldiğinden birkaç yıl değişik evlerde öğrenim sürdürüldü.
İlkokula başladığımda Minnetin Damında öğrenim yapılıyordu. Üst katta yönetim ve araç gereç odası ile birinci sınıfların okuduğu dershane, alt kattaki ahır da diğer sınıfların okuduğu dershane olarak düzenlenmişti. Odunluk da odunluk olarak kullanılıyordu.
Birinci sınıfta Çolak Abidin adıyla tanınan Eğitmen Abidin Öztürk, ikinci sınıfta İpşir Güner öğretmenimdi. Üçüncü sınıfa geçtiğimde okul yeni binasına taşındı. İsmail Yıldırım öğretmenim oldu. Dördüncü ve beşinci sınıflarda da Zeynep Oktay öğretmenimdi.
Sosyal Bilgiler derslerimizde Alöğ Dede (Ali Çelik) okula çağrılır, o da Kurtuluş Savaşı ve eski anılarını anlatırdı. Yıllar sonra (1981) Kurtuluş Savaşı anılarını kendisinden derlemiştim. Alöğ Dedenin damadı Ali Hacı Ali Koç, okulun temizlik işlerini yapar, süt tozlarını pişirir ve dağıtırdı. Öğretmenlerimiz Ali Hacı Ali amcaya bazı önemli günlerde sınıfta şiirler ve marşlar söyletirdi. Özellikle Lozan'dan Bugün şiirini hiç aksatmadan, bedensel hareketlerine de katarak bir ilkokul öğrencisi gibi coşkuyla okurdu.
Lozan'dan Bugüne
Kılıçlar girdi kına, kalemler çıktı kından
Müjdeler bekliyorduk bu ikinci akından
Eski yöney değişmiş, yeni yöney Lozan’dı
Ankara’nın gür sesi ta oraya uzandı...
Meydan boğazlaşması başladı aynı hızla
Süngünün yaptığını yapıyorduk ağızla
Dün kılıç tutan el, bugün kalem tutan eldi
Kalemini İzmir’de kılıçla yontup geldi
Kuruldu yeryüzüne yeni büyük bir vatan
Ne şeyhülislam, ne saray, ne halife, ne sultan
Ne okulda çocuklar Arapça heceliyor
Ne kızların yüzünü peçeler geceliyor
Köylerde yaşayanlar, değil dünkü ölüler
Başları panamalı bakır tenli köylüler
Dün yedikleri zehir, giydikleri kefendi
Bugün her şey onların, bugün onlar efendi
Dağılmış kafalardan bürünen kara duman
Muskadan üfürükten şimdi yok, iyilik uman
Bu bitmeyen bir sevgi, sonsuz bir hürriyettir
Hep ayağa kalkalım, adı Cumhuriyet’tir.
Şiirin şairinin Yusuf Ziya Ortaç olduğu belirtilir.
İlkokulu 1966 yılında bitirdim sanırım Hacı Ali amca da bir süre sonra İstanbul'a çalışmaya gitti Yıllar Sonra da emekli oldu. Süreçte kış dönemi İstanbul'da yaz dönemi yaşamını sürdürdü.
Eşi Tamam koçu kaybetti ve bundan çok etkilendi. Çocukları (Hürriyet, Ahmet, İnayet, Hidayet) ile birlikte yaşamını sürdürdü.
Köyde beni gördüğü zaman Lozan'dan Bugüne şiirini, bir deyişi, marşlardan birinin sözlerini ya da bir duayı okurdu. Bazen ebemi (Dıdının Satı derlerdi) anımsatır, babamla emsal olduklarını söyler, otuzlu kırklı yıllardaki yoksul ve yetim çocukluklarını anlatırdı.
Babam 31 Ocak 2019 tarihinde Malatya'da aramızdan ayrıldı. 9 Ocak 2025 günü İstanbul'da yine çocuklarının yanındayken ayrıldı. Cenazesi, 11 Ocak 2025 cumartesi günü köyümüz Ballıkaya da toprağa verildi.
Hak rahmet eylesin…
Süleyman ÖZEROL
Ankara, 11 Ocak 2025
Babama Dair
Dağların anahtarını kaybettik
Dağların emekçisini
Bir parça daha koptu Ballıkaya'dan
Gürültü, patırtı etmeden
Kimseyi ezmeden, incitmeden
Sessiz ve sedasız
Ağır ve usulca
Bir devrin sonuna geliyoruz kardeşler
Ekmeğini taştan çıkaran
Baştan savma iş yapmayan
İşin kolayına kaçmayan
Kimseye kötülük etmeyen
Hile hurda nedir bilmeyen
Yaptığı her işin
Yediği her lokmanın
Hakkını veren insanların
Sonuna
İnsanın, emeğin, ekmeğin
Havanın toprağın, suyun
Kurdun, kuşun karıncanın kadrini kıymetini bilen
Türküyü, sazı, sözü aşkla söyleyen
Kartallar gibi, turnalar gibi semah dönen
Dostunun yarasını kendi yarası gibi bilen
Nazım'ın dediği gibi;
“Hoca Nasrettin gibi ağlayıp
Bayburt'lu Zihni gibi gülen”
İnsanların
Ne güzel ki böyle insanları tanıdık
Tanıklık ettik, beraber yaşadık
Bir şeyler öğrendik onlardan
Oğulları olduk, kızları olduk, torunları olduk.
Bahçeler bağlar yetiştirdiler
Evler, kondular yaptılar
Günü geldi köylerinden çıkıp
Şehirlere, gurbet ellere gittiler
El kapılarında çalıştılar
Ama hiçbir zaman namerde muhtaç olmadılar.
İşte bu insanların yüzü suyu hürmetine döner bu dünya.
Bu insanların emekleri üzerine
Topraktan geçenlerin hepsine de sonsuz teşekkürler.
Hepsinin de devri daim olsun.
İnayet KOÇ/Oğlu
Dağların emekçisini
Bir parça daha koptu Ballıkaya'dan
Gürültü, patırtı etmeden
Kimseyi ezmeden, incitmeden
Sessiz ve sedasız
Ağır ve usulca
Bir devrin sonuna geliyoruz kardeşler
Ekmeğini taştan çıkaran
Baştan savma iş yapmayan
İşin kolayına kaçmayan
Kimseye kötülük etmeyen
Hile hurda nedir bilmeyen
Yaptığı her işin
Yediği her lokmanın
Hakkını veren insanların
Sonuna
İnsanın, emeğin, ekmeğin
Havanın toprağın, suyun
Kurdun, kuşun karıncanın kadrini kıymetini bilen
Türküyü, sazı, sözü aşkla söyleyen
Kartallar gibi, turnalar gibi semah dönen
Dostunun yarasını kendi yarası gibi bilen
Nazım'ın dediği gibi;
“Hoca Nasrettin gibi ağlayıp
Bayburt'lu Zihni gibi gülen”
İnsanların
Ne güzel ki böyle insanları tanıdık
Tanıklık ettik, beraber yaşadık
Bir şeyler öğrendik onlardan
Oğulları olduk, kızları olduk, torunları olduk.
Bahçeler bağlar yetiştirdiler
Evler, kondular yaptılar
Günü geldi köylerinden çıkıp
Şehirlere, gurbet ellere gittiler
El kapılarında çalıştılar
Ama hiçbir zaman namerde muhtaç olmadılar.
İşte bu insanların yüzü suyu hürmetine döner bu dünya.
Bu insanların emekleri üzerine
Topraktan geçenlerin hepsine de sonsuz teşekkürler.
Hepsinin de devri daim olsun.
İnayet KOÇ/Oğlu
12 Ocak 2025
Sevgili Amcamızı Kaybettik
Sevgili amcamızı kaybettik...
Amcam, iyilikte ve yiğitlikte sıra düşürmezdi.
O bir dağ selvisiydi...
Şimdi bir yanım Ayranca dağlarında, bir yanım
Kayabaşı’nda...
Her sevdiği insana, “ırak elde, gurbet elde” diye
ne güzel umutlar ve temenniler yollardı, duası güzel amcam.
Uğurlar olsun…
Yıldızlar yolladım, ışığın olsunlar, baba yarım...
Oktay KOÇ/Yeğeni
12 Ocak 2025
Yorumlar
Yorum Gönder